Üreticiden, esnafa, halktan, ihracatçıya kadar bilen bilmeyen herkesin yalan yanlış fikir sahibi olduğu, aşırı bilgi kirliliğinden dolayı insanların kafasında sürekli olarak soru işaretlerinin yer aldığı GDO’lu ürünler konusunda doğru ve teknik bilginin verilmesi çok önemlidir. Öncelikle insanların birbirine karıştırdığı “Hibrid” ve “GDO” kavramlarını birbirinden ayırmak gerekmektedir. Doğadaki tozlanmayı ve tohumların döllenmesini rüzgâr ve arılar sağlar. 1856 yılından itibaren Avusturyalı botanikçi Mendel, doğadaki bu doğal çalışmayı fark etmiş ve yaptığı bilimsel çalışmalarla genetik biliminin doğmasını sağlamıştır. 1920’li yıllarda ilk olarak mısır bitkisinde başlayan, daha sonra ayçiçeğinde devam eden ve domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, karpuz, kabak, ıspanak, lahana, bamya vb. gibi birçok bitki türünde yaygın olarak kullanılan ve doğadaki bitki çeşitliğinden faydalanarak klasik bitki ıslahı yöntemleriyle yapılan seleksiyonlara (seçimlere) dayalı melez (hibrid) tohum tekniği ile genetiği değiştirilmiş tohum ya da ürün kavramları uzman olmayan kişiler tarafından yalan yanlış bilinmeden karıştırılmış, kavram kargaşası yaratılmıştır. Özellikle sebzelerdeki hibrid tohum üretim tekniği ile GDO’lu ürünlerin giriş, çıkış, işlenme, kontrol ve denetiminin birbirine karıştırılmaması gerekmektedir. Elbette ki bu söylemler hem üreticiye hem de tüketiciye çok zarar vermiştir. Yapılan asılsız ve bilimsel verilerden uzak haberler neticesinde; sebze üreticileri başta olmak üzere sebze ve meyve üreticilerinin ürettikleri ürünler ellerinde kalmış, fiyatlar düşmüş, ihracat azalmış, sera birlikleri, üretici birlikleri, çiftçiler, tohum firmaları haksız ve yersiz ithamlara maruz bırakılmış ve tüketici meyve ve sebze alamaz, yetersiz beslenir duruma gelmiştir.
Hibrid tohum kavramını genel hatlarıyla ele alacak olursak; Hibrid veya melez tohum, aynı bitki türüne ait yakın veya uzak akraba konumunda olan iki doğal bitki kümesi veya populasyonundan seçilen saf hatların veya bireylerin birbiriyle çaprazlanması sonucu elde edilen ilk nesil (F1) melez tohumlara verilen isimdir. Ancak F1 melezleri genetik yapıları gereği bazı özellikleri iyi olan iki bireyin melezlenmesiyle elde edildiği için bunlardan elde edilen tohumlar yani F2’lerde, F1’de istenilen özelliklerin çok az bir kısmının korunduğu görülmektedir. Dolayısıyla özellikle yaz aylarında pazardan aldıkları meyvelerin tohumlarını çıkarıp eken, yetiştirdikleri fideleri evlerinin önündeki ufak bahçe ya da tarlada hobi olarak yetiştirilen insanların kullandığı tohumlar F2 tohumları olduğu için bitkiler verimli ya da kaliteli olmamakta, istenilen özellikleri göstermemekte, iyi bakılmadığı için meyve gelişememekte ve insanlar da tohumların genleriyle oynandığını ifade etmektedirler. Aslında bu sadece F1 tohumu yerine F2 tohumlarının kullanılmasından kaynaklanmaktadır ve bitkilerin genetiği ile oynanmamaktadır.
Dolayısıyla F1’de bulunan herhangi bir hastalığa dayanıklılık özelliği F2’de kaybolmakta, bu özelliklere sahip bir çeşit talep eden üreticilerin her yıl yeniden F1 tohumu satın almaları zorunlu olmaktadır. Zaten F1 çeşitlerin bu özelliklerinden dolayı birçok kişi ve kuruluş bitki ıslahı konusunda yatırım yapmış ve yapmaktadır. Başka bir değişle hibrid çeşitler geliştirilirken, Türkiye’nin değişik bölgelerindeki sebzelere ait tohumları toplanır. Örneğin Kemer patlıcanı tohumunu ve Aydın Siyahı patlıcanının tohumları ekilir. Fideler büyüyüp çiçek açtığında birinin erkek çiçeğine ait tozlar ile diğerinin dişi çiçeği elle tozlanır. Doğada tesadüfen karışan bu tozlar hibrid çeşitlerde elle kontrollü olarak sağlanır. Ortaya çıkan yeni patlıcan tohumuna F1 hibrid tohum denilir. F1 hibridler sayesinde tohum sektörü özellikle dünyada nüfusun çok hızlı arttığı 20.yy’ın ikinci yarısı boyunca insanların bol ve ucuz gıdaya kavuşmalarını sağlayabilmiştir. Gelecekte de sağlamaya devam edecektir.
Dolayısıyla,
hibrid çeşitler ile GDO’lu ürünler ya da tohumları konusu birbirinden tamamen farklı iki konudur ve birbirine karıştırılmamalıdır.
“GDO ya da GDO’lu ürün nedir ?” Sorusuna gelecek olursak; Bir türe, başka bir türden gen aktarılarak yeni genetik özellikler kazandırılmasını sağlayan modern teknoloji tekniklerine, “Gen Teknolojisi”, gen teknolojisi kullanılarak doğal olarak elde edilmesi mümkün olmayan yeni özellikler kazandırılmış organizmalara da Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ya da gen transferi yapıldığını ifade eden Transgenik Organizmalar adı verilmektedir. GDO’larla ilgili olarak özellikle son 10 yılda tüm dünyada önemli gelişmeler yaşanmakta ve ülkemiz de bundan etkilenmektedir. Dünyada transgenik bitki üretimi 1996 yılından beri hızlı bir şekilde artış göstermiş ve 2013 yılında üretim alanı yaklaşık 30 ülkede (8 tanesi Avrupa Ülkesi) 170 milyon hektara ulaşmıştır. Günümüzde ticari olarak genetiği değiştirilmiş 4 önemli endüstri bitkisi kullanılmaktadır. Bu bitkiler mısır, soya, pamuk ve kolza bitkisidir. Ülkemizde mısır ve soya hem hayvan beslemede hem de gıda ürünü olarak kullanılmaktadır. Bu iki ürünün ülkemizde üretimi yeterli değildir.
Son yıllarda mısır üretiminde artış sağlansa bile hala önemli miktarda mısır ve mısır yan ürünleri ithalatı yapılmaktadır. Yüksek oranda protein ve doymamış bitkisel yağ içeren ve birçok gıda ürününde hammadde olarak kullanılan önemli bir endüstri bitkisi olan soyada ise zaman zaman yapılan üretimi artırmaya yönelik çalışmalara rağmen son 20 yılda önemli bir gelişme sağlanamamış ve her geçen yıl daha fazla ithalat yapılmıştır. Kolza bitkisi de soya bitkisine benzer şekilde ülkemizde yaygın bir üretim potansiyeline sahip değildir ve yemeklik yağ olarak tüketimi yaygınlaşmamıştır. Pamuk ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğrudan gıda ürünü olarak değil de lifleri daha çok tekstil sanayinde kullanılan bir endüstri bitkisi olarak değerlendirildiği için genetiği değiştirilmiş ürün tartışmalarının uzağında kalmıştır. Ülkemizde genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili yapılan tartışmaların odak noktasında çoğunlukla mısır ve soya bitkilerinden elde edilen gıda ürünlerinin yer alması beklenirken, fazla miktarda üretilen ve tüketilen meyve sebze türlerinin de genetiği değiştirilmiş ürünler içerisindeymiş gibi gösterilmesi son derece yanlış ve yanıltıcıdır.
Dünyada ve ülkemizdeki meyvecilikte, sebze tohumluğu elde edilmesinde, üretiminde ve dolayısıyla açık tarla ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde ve tüketiminde genetiği değiştirilmiş tohumlar ve ürünler kullanılmamasına rağmen; yazılı ve görsel basında domates, biber, patlıcan gibi sebzeler ve elma, armut gibi meyvelere ait fotoğraflar ve görüntüler yayınlanarak bu ürünlerin genetiği değiştirilmiş tohumlardan elde edildiği algısı yaratılmıştır.
Sonuç olarak; Türkiye’de üretilen ve satılan sebze ve meyveler GDO’lu değildir ve bu teknoloji kullanılmamaktadır. Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi mevzuat gereği yasaktır. Dünyada ticari olarak mısır, soya, pamuk ve kolza bitkilerinde GDO teknolojisi kullanılmaktadır ve ülkemizde fazla miktarda soya ve mısır bitkilerden elde edilen ham madde ve ürünlerin ithalini yapmaktadır. Halkımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesini olumsuz etkileyecek, sebze ve meyve tüketiminden uzaklaştıracak spekülatif söylemlere ve yalan yanlış beyanlara itibar edilmemesi gerekmektedir.
Dr. Ercan ÖZKAYNAK